deneme

Yedi, Samet Altun*

Bir – Rahatça Uyuşmuş

Bu bir dejavu olsa gerek, ya da ona benzer bir şey. Burda otururken hissettiğim ne eksik ne fazla olan şeyleri, “hatırlıyorum” bir yerden.. Kimseyi yormayacak bir dinginlik hâli ile, kimseyi anmaya niyeti olmayan geçici yalnızlıklara açılan bir kapıdan, gerektiğinde kimsenin önünden geçmeden girebilmek için, kimsenin bakmadığı yerlere bakmanın bile yeterince huzurlu olduğu günler vardı eskiden.. Evet.. Ne eksik ne fazla olan birisini hatırlıyorum gerçekten, yeni yıkanmış balkonun nemli ve serin zeminine çıplak ayakları ile işte o kapıdan çıkan bir çocuk hatırlıyorum bir yerden. Eğer o hatırladığım çocuk bensem, ne eksik ne fazla olan bir şeyler olmak istiyorum yeniden.

İki – Her Yana Yayılmış Hayal Kırıklığı

Küçükken her gece çıktığım bir yolculuk vardı. Semtin kalorifer dairesinin yanından geçerdim bu yolculuğun bir yerinde. Anlam veremediğim bir korku ile dolardı içim. İşte o zamanlar yeterince düşünerek bir şeylerin olmamasını garanti edebileceğim fikrine inanmıştım bir nedenle, demek o kadar küçükmüşüm ki hatırlayamıyorum şimdi bu inancın nedenini hiçbir şekilde. Çok özlüyorum o çocuğu tüm aptallığına rağmen. Karşıma alıp konuşmak istiyorum, “Bak” demek istiyorum, “bundan sonra geceleri ya bu kalorifer dairesinin önünden geçme, ya da senin sadece buradan geçtiğini unutmak için düşündüğüm şeyleri unutamayacağını bil ve onların teker teker olduğunu görüp o geceler aklına geldiğinde pişman olup kızma kendine, olur mu? Ya da dur. Son söylediğimi unut, daha çocukça bir şey geldi aklıma.. İnanmayacaksın ama, senin olduğun yerden buraya gelene dek geçtiğim tüm yollara izler bıraktım –kimini bilerek, kimini bilmeyerek-, onları gördüğünde başka bir yoldan gitmeye çalış diye, rastlamadığın oranda barışık olacaksın o izlere ve hiç rastlaşmayacaksın ilerdeki muhtemel pişmanlıklarına belki de. Çok mu ağır oldu bunlar senin için çocuk? Allah kahretsin neden bu kadar küçüksün, hemen büyümen gerektiği gibi büyüsen ve benim yerimi alsan olmaz mı?”

Üç – Ortak Çarpışmalar

Kimileri yeterince bilmediği, kimileri de gereğinden fazlasını bildiği için bıraktı beni. Çoktan unutulmuş olduğumu bildiğim hafızaların sahipleri, düzenli olarak özlüyorum sizi. Her birinizin bir parçası olduğunuz şu arkamdaki duvara tüm renklerimi serptim ben, kiminize denk geldi, kiminize yetiştiremedim. Beni bir de şimdi görün isterdim.. Aslında halen tam bıraktığınız gibiyim, hâlâ küçük bir çocukken mutfakta boğulan serçem için üzülüyorum, hâlâ iki yüz elli gramını çaldığım manavın peşimden gelişini hatırlıyorum, hâlâ arka bahçemizde oturan fakir aile için ağlıyorum gizlice. Biraz geride kaldığımın farkındayım, fakat sizin artık daha büyük olduğunuza güveniyorum. Tüm büyüklüğünüze ve ihtişamınıza rağmen bunları hiç bilmeyeceksiniz, tüm büyüklüğünüz ve ihtişamınızla beni hiç hatırlamayacaksınız değil mi yine de? İşte bu yüzden seviyorum sizi bir de. Farkında mısınız, ne kadar tutarlısınız kendi içinizde.

Dört – Geçmişle Kaçınılmaz Yüzleşme

O zaman çok küçüktüm, ya iki gün önce boğulmuştu mutfakta serçem, ya iki gün sonra idi bahsedeceğim gün manavın iki yüz elli gramını çaldığım günden. Kestirememişlerdi daha sonra yeniden hatırlayacağımı, ya da böyle bir ihtimale güvenerek atmışlardı adımlarını.. Hiç unutmadığım bir gün var eskiden, Annem “hemen döneceğim diyerek” çıkmıştı evden. Tüm “gitme”lerime rağmen, bir anne sevecenliği ile kapatmıştı kapıyı dışardan; göz göze gelmiştik kapatamasın diye tüm gücümle tuttuğum kapıya elimin sıkışmamasına özen gösterirken. Elimden geleni yapmıştım, son hücreme kadar bağırmıştım hep çıplak ayaklarla çıktığım ıslak zeminli balkondan ona, hem de bir çocuğun denk getiremeyeceği kadar anlamlı bir anda: içinde gideceği otobüsün ön kapısından bana bakarken. O yavaş yavaş arkaya ilerlerken, otobüs yavaş yavaş hareket ediyordu artık. O zamandan beri bağıl hız mevzularına çok iyi çalışır kafam. O zamandan beri otobüse binmekten nefret ederim. O zamandan beri bana anne sevecenliği ile kapanan kapıları çok iyi bilirim. O zamandan beri her şeyi ara ara yeniden hatırlarım; bazı şeyleri de hiç unutamam.. Bu keskin hafızaya güvenerek söylüyorum, yanlış adamı arıyorsunuz, ben zamanında hepsi için özür dilemiştim, onlar toptan unutmayı tercih etmiş olsalar da ben dün gibi hatırlıyorum.

Beş – Tartılamaz Anıların Hayali

Bir adam vardı eskiden, çocuğun annesi hep bahsederdi. En son bahsettiğinde o mavi halk otobüsüne binmesinden ya bir gün ya da bir yıl önceydi. Çocuk bilirdi ki bahsi geçen adam çok uzaktaydı, ve önemli olan nedenler değildi. Adam öyle uzaktaydı ki herhangi bir çocuğun mümkün değildi gitmesi, zaten önemli olan karmaşık nedenler değil, bu basit gerçeklerdi. Belki çocuktan başka kimsenin aklına “madem çocuk gidemiyor, adam gelse ya” demek gelmezdi, belki de bu hiç kimsenin söylemeye değer görmediği saçma bir düşünceydi, çocuğun aklı böyle karmaşık şeylere ermezdi. Bunları düşünmekten daha güzeli balkona çıkmak ve deterjanlı su ve çatal ile yapılan balonların içine koyulan özlemin adama ulaşması için sabırla balonların binayı aşmasını beklemekti. Çocuğa bu fikri verenler onun bunu her gün yapacağını nerden bilebilirdi, böyle bir şeye bu kadar ciddiyetle inanılabilir miydi, sanki bu çocuğun her yaptığı fazlası ile çocukçaydı. Bir gün o adam olmadığı besbelli olan bir adam geldi, “gönderdiğin balonların hiç birisi bana ulaşmadı” dedi. Hiç birisi mi ulaşmamıştı? Olamazdı. O balonlar kesinlikle birilerine gitmişti, çocuk onları defalarca binayı geçerken izlemişti… Olsundu, gidenin bu adam olması gerekmezdi, kesinlikle bir yerde birisine varmışlardı, bilmediği bir yerlerde o balonların içindekiler yüzünden bu çocuğu seven bir adam olması lazımdı, hatta muhakkak vardı. Çocuk bir adamı, ve hatta tam olarak o balonların sahibi olanını hep özledi. Onu özlediği zamanları bile özledi. Hiçbir şey o adamı ve onu özlemenin yerini tutmadı.

fişek – yedi

Altı – Yalnızlığın Matematiksel Kanıtı

Sevmiyorum evlerin balkonlarını eskisi kadar, ıslak da olsalar. Otobüslere binmiyorum hâlâ itinayla. O hiç olmayan adamı özlüyorum hâlâ, ısrarla o da beni seviyor sanıyorum hatta. O kadını otobüslerde görüyorum arada. Kalorifer dairelerinin önünden geçmeyeli yıllar oldu. Öylesine duruyorum burada, paralel paralel, eliptik eliptik. Tur olarak hep ortalarda olan yalnız başınalardanım. Dejavu mu demiştim en başta? Evet gerçekten bu bir dejavu sanırım.

SON.


Yedi, . . . – Deneme
Kaynak: Uzak Ülke “https://uzakulke.fisek.com.tr”
Kalıcı Bağlantı: https://yedi.fisek.com.tr/I.php
*Gönderen: Samet Altun, (14.07.17, 20.12)