deneme

Uyumsuz İnsan, Albert Camus

Stavrogin inanırsa, inandığına inanmaz.
İnanmazsa, inanmadığına inanmaz.
Dostoyevski, Cinler

“Benim alanım zamandır,” der Goethe. İşte tam uyumsuz bir söz. Uyumsuz insan nedir gerçekten? Sonrasızlığı yadsımamakla birlikte, onun için hiçbir şey yapmayan. Böyle bir özlem duymadığı için değil, cesaretini ve usunu buna yeğ tuttuğu için. Birincisi kendi dışındakilere başvurmadan yaşamasını, elindekiyle yetinmesini öğretir, ikincisi de kendi sınırlarını gösterir ona. Sınırlı özgürlüğünden, geleceksiz başkaldırısından, ölümlü bilincinden kuşkusu olmayınca, serüvenini yaşamı süresince sürdürür. Alanı burasıdır, kendisininkinden başka her yargıdan uzak tuttuğu eylemi buradadır. Daha büyük bir yaşam bir başka yaşam anlamına gelemez onun için. Dürüst bir tutum olmaz böylesi. “Gelecek kuşaklar” denilen şu gülünç sonrasızlıktan bile söz etmiyorum. Madame Roland ona bel bağlıyordu. Bu önlemsizlik dersini aldı. Gelecek kuşaklar bu sözü seve seve anarlar, ama yargılamayı unuturlar. Madame Roland gelecek kuşaklar karşısında ilgisizdir.

Ahlak üzerinde mantık yürütmek söz konusu olamaz. İnsanların çok ahlakla kötü davrandıklarını gördüm, dürüstlüğün kurallara gereksinimi olmadığını da her gün görüyorum. Uyumsuz insanın kabul edebileceği bir tek ahlak var, Tanrı’dan ayrılmayan ahlak: buyurucu ahlak. Ne var ki, kendisi bu Tanrı’nın dışında yaşar. Öteki ahlaklara gelince (ahlaka aykırılığı da sayıyorum), uyumsuz kişi bunlarda yalnız doğrulamalar görür, onunsa doğrulanacak hiçbir şeyi yoktur. Burada onun suçsuzluğu ilkesinden yola çıkıyorum.

Bu suçsuzluk korkunçtur. “Her şeye izin vardır,” diye haykırır İvan Karamazof. Bunda da uyumsuz kokusu vardır. Ama sıradan anlamda anlamamak koşuluyla. İyi anlaşıldı mı, bilmem: bir kurtuluş ve sevinç çığlığı değil, acı bir gözlem söz konusu. Yaşama anlamını verecek bir tanrı inancı ceza görmeden kötülük etme gücünden çok daha çekici. Seçmek güç olmazdı. Ama seçme yoktur, acılık da o zaman başlar. Uyumsuz kurtarmaz, serbest bırakmaz, bağlar. Her türlü edime izin vermez. “Her şeye izin vardır” sözü hiçbir şeyin yasak olmadığı anlamına gelmez. Uyumsuz söz konusu edimlerin sonuçlarına eşdeğerliliklerini verir yalnız. Suçu salık vermez — çocukça bir şey olurdu bu — ama pişmanlığa yararsızlığını verir. Aynı biçimde tüm deneyimler farksız olduğundan, görev deneyimi de herhangi bir deneyim kadar yasaldır. Canı erdemli olmak istediği için de erdemli olabilir insan.

Tüm ahlaklar bir edimin kendini haklı ya da geçersiz kılan sonuçları bulunduğu görüşü üzerine kurulmuştur. Uyumsuza varmış bir insan bu sonuçların esenlikle ele alınması gerektiğini düşünür yalnız. Ödemeye hazırdır. Başka bir deyişle, onun için sorumlular bulunabilse bile, suçlu yoktur. Fazla fazla, geçmiş deneyimden gelecekteki davranışlarını düzenlemek konusunda yararlanmaya razı olacaktır. Zaman zamanı yaşatacak, yaşam yaşama hizmet edecektir. Hem sınırlı hem de ağzına kadar olasılıklarla dolu olan bu alanda, açık görüşlülüğü dışında kalan her şey önceden kestirilmesi olanaksız görünür ona. Bu usa uymaz düzenden hangi kural çıkarılabilir ki? Ona öğretici görünebilecek biricik gerçek bile kesin değildir; insanların içinde canlanır, insanların içinde sürer. Öyleyse uyumsuz insanın uslamlama sonunda anlayabileceği şeyler ahlak kuralları değil, örneklemelerdir, insan yaşamlarının soluğudur. Arkadan gelen birkaç görüntü bunlar işte. Uyumsuz uslamlamayı izler, ona bir tutum, bir sıcaklık sağlarlar.

Bir örneğin (hele uyumsuz dünyada) izlenecek bir örnek olmadığına, bu örneklemelerin örnekçe oluşturmadığı görüşünü geliştirmeye ne gerek var? Bunun iç çağrı gerektirmesi bir yana, Rousseau’ya bakıp dört ayak üstünde yürümek, Nietzsche’ye bakıp annemize sert davranmak gerektiği sonucunu çıkarmak gülünçtür. “Uyumsuz olmalı, aldanmamalı,” diyor bir çağdaş yazar. Söz konusu olacak tutumlar, ancak karşıtları da göz önüne alınırsa bir anlam kazanabilir. Bilinçleri birse, postadaki bir memur adayıyla bir fatih eşittir. Bu bakımdan, tüm deneyimler farksızdır. İnsana yararlı olanları vardır, zararlı olanları vardır. Bilinçliyse, yararlı olurlar ona. Yoksa bunun hiç önemi yoktur: bir insanın yenilgileri koşulları değil, o insanın kendisini yargılar.

Ben yalnız kendilerini tüketmek amacını güden ya da kendilerini tükettiklerini kendi bilincimle sezdiğim kişileri seçtim. Daha ötesi yok bunun. Ben şimdilik yaşamlar gibi düşüncelerin de gelecekten yoksun oldukları bir dünyadan söz etmek istiyorum yalnızca. Kişiyi çalıştıran ve çırpındıran her şey umuttan yararlanır. Öyleyse aldatıcı olmayan biricik düşünce kısır bir düşüncedir. Uyumsuz dünyada, bir kavramın ya da bir yaşamın değeri kısırlığıyla ölçülür.


Uyumsuz İnsan, Albert Camus – Deneme
Kaynak: Sisifos Söyleni, Albert Camus, Can Yayınları
Gönderen: Tuğba Yerlikaya, (07.02.19, 14.01)