şiir

*Bak Postacı Geliyor Dala Çık Devşir Kiraz, İsmet Özel

And içtik ve kızarmış patates yedik

Bahsi kapattık vakt erişti gurub etti güneş
Aklıma çoraplarımı çıkarırken asra bazı şeylerin
Neyin alâmeti olduğunu sormak geldi
Neyle kaimdi havuz
Hıfzı sırlı köşk efsanesinden yüklemişlerse ona
İhtimam gösterilerek mermerine nişanlı ve mağmum düşen firkete
İkimizin (*) çekinik yedeklendirilişi bir tarz-ı nedamet üzre erkek ve dişi
Akrabadan birinin defterde kurutulmuş menekşe unutuşu vesilesiyle
Atfettiğimiz anlam ümide
Temin edebildiysek sarayın rızasını
Evrakı tekemmül ettirebildiysek
Dumura bu yaşımda bile uğramadıysa
Komünist ahlâkını kavrayış hassam
İmdadına erişmek dururken havan elinin
Müzmindir bahanesiyle hohlanış
İnerken gece
Meçhul bir sevinç ilhamı yararından
Parmak ucu alışkanlığı yardımıyla
En yayvan kabı yağladığımız sırada duyulan
Duyuldukça tekrar edilen yankılandıkça yaygınlaşan
Kanatlı çöl karıncalarının
Sürüyle irtibatını koparmış çekirgelerin
Bilinç bilinç çığlıkları
Arşivi ziyaretim ki yasaklanmadıkça asla
Aksatılmadığı bilinir ve bilinir
Tamamen baştan savma bilinir
Bilinmez gelmesin bir zarar ona aman
Denilen yer nere
Tokalar
Üzengiler
Gümüş aynalar
İnen her gecede almasaydı gözü
Her gece dikizli ruh
Rüyamıza Hümâ donuyla girmeseydi
Avluda kişneyen istilâ masrafını göze alan
Gece olacaktı geçen gece ki ulaşabilelim haşre
Telsiz tırnaksız poliçesiz geçen inandırıcı gemi
Teklifsiz bordasız şadırvansız ketenli gece
İspatı acıktığımız yere kadar şakacı
Yıkandıktan sonra daha da ketum
Kalışımızdır ki hepimiz hayaletiz
Uğratıldıklarımızla hayal imrendirildiklerimizle etiz
Bu demek kepimiz kaptırılmış demek biz ikimiz
Sürgün edildiğimiz dünyanın kalıplarına
Uğrayan ve imrenen kalpazancıklar
Çekelim rüyadan mahşer kalıbını aydınlık bilelim
Düşmanı kendimize güldürmeyelim
Rakıya aslan sütü
Maltızda sebze közlenmesi eylemine
Efsundur gayesiyle baş vuranları öğrenelim
Bilelim zombilere evliyalık rozeti takanların niyeti ne
Uyanıyor radyo yayını çalar saat işlevi üstlendikçe ayıkıyoruz
Gündüzleri ağır bir yargı uğruyor mahfilimize
Buna karşılık hüküm serüvenimizi gündüzlere bağlıyoruz
Nezaket gösteriyoruz barsakları süngülenesicelere Lola Lola
Lola lolita göz kırpıyoruz sübyancılara
Meşgulmüş gibi yapıyor davet almak istiyor
Talih kuşunun tüy döktüğü tünekten tütebilmek hevesiyle
Tahta kat kat kısırlığı davet ediyoruz
¿Que cosa?
Yerden tam ayaklarımızı kesmişken neden eser şimdi bu siğil
Kağnı dingili soymuk istifa istidalarının tümü
İncili torba simli cüzdandan Shirley Temple
Kemendi derdest eğerden de Roy Rogers süzdüren
Ler lar lir lirik King Lear
Pörsüttü mü Eliot’ı Pound’u çöküştürdü mü

Kimlerle hemhalim benîâdemden biriysem
Nelerin kıyasıya emaresi yaşadıklarım
Barutlayın nereye kadar dilimi şişirecek sevmek sözü
Kini kını boylanınca durulan kanımın
Var mıdır bir havzası ricat edecek
Hani şu Nuh nebiden kalıp gelerek
Geçirme ömrünün tamamını
Olsa olsalarla
Yerini meylettiğin kişinin
Nazarında bir türlü
Kestirememe
Kendini tutamama sık sık
Yerin dibine geçme
Yen insanı kemiren golf sahasında kuru öğlen
Sıcağında terk edilmişlik hissi
Gerdanla sakal ilişkisi pençeyle ibik
Elde varın ne kadarını elden çıkarabilirdik
Gönül almak mukabilinde
Ve vakıanın
Aksi istikamette cereyanı halinde
Yani birine gönül vermemiz mevzû-ı bahis ise
Bize
Çoraplarımı çıkarırken aklıma geldi
Buradan bir kazanç temini ihtimal dahilinde midir
Sormak istedim

Ey asr niçin gönül alacağız
Niçin gönül vereceğiz ey asr
Bu kabil alış veriş bize neler tedarik eder

Parmağın boğumları damağın tahrişi
Ayranda haşlanmış ısırgan
Çingene pilâvı
Ekşimiş erişte kokusu çalınmış meşin eldiven
Kaffesi izaha muhtaç üstâdım istidadım
Ayân-ı beyan etmeye müsaittir lâkin
Vasat tahammül-fersâ mikyasta vasatî
O bulandırık kokuyu şifalı ot mot
Orlu tren koridoruna yaydı
Tutmasan harp edecek itilafı ittifakla
Karınca duası diyorlar
Calib-i dikkat değil mi
Arı duası değil
Giderek kimin aklına
Çekirgeyle duanın itilafı gelir
Fil Suresi’ni hele hiç karıştırma
İspirtizmacılığı masonlara
Cılkı çıkmış melodileri istisnasız
Hükümete bırak
Yarın olur iliştirir alternatif tıp
Ne kadar böcekli dua varsa
Süs tecessüsünden zıbaran
Tırtılsı yapırganlıların cidarına
Kaabil olacağa benziyor bağlamak
Edebiyat teorisi külliyatı ile
Genetik mühendisliği arasındaki ittifakla
Böbreklere Teymiye’yi Bergson’u guta
On iki parmak bağırsağına Fichte’yi.

Bizler ahlâk düzeni yumrulaştırılmış mercanlar
Ve bil cümle selentereler olarak
Kaç fırkayız ki sayımız ziggurat
Merdivenlerinden bile çok
Aramızdan birine yönelmiş hiçbir hayati tehlike yok
Yine de kanonikal ve koro halinde
Muhafızlar Muhafızlar
Diye bağırıyoruz
Neden
Çünkü muhafızlar gelmeden
Ne biri tek hücrelilerden ne de bir omurgasız
Bize pişpirik oynatır
Çünkü şu zıkkımı
Çok içmişiz eziliyor içimiz
Kendir tohumlu helva önümüze konmuşken
Yokluğundan kıvranıyoruz
Başka bir metropolitan nesnenin
Ne ise neyin
Kim bilir neyin
Kimin kafasında kiminin gagasında
Yüksek ökçelerle güle oynaya sirkler sirkeler
Kirli kan çimdikleme erguvanıyla
Bodoslama bordo şarap arası
Lepanto’ya üç aşağı daha
Daha kaşağı tekabül eden kadife localara
Lâtife merakından pelteleşmiş rakkaslar
Matemlidir kanaati uyandırmadan kılını
Kıpırdatacağa benzemeyen rakkaseler kafilesinde
Suareler uvertürler galalar hatırına
Hiçbir uzvumuz tutukluk yapmadığı sürece
Nefes tükettiğimiz koşuştura koşuştura ve
Ey bir türlü alışamadığımız şey
Ey teki tekine tekinde tekinden seken terliğim
Sualimi olanca ciddiyetimle asra tevcih ettim
Vakte karabet kespetmemize rağmen
Neyi tıkıştırmıştı yalgın puhu mahremiyete

Sonbahardı. Seyreyliyordum kavlak bir pencereden
Manken eşiklerine tornacı çıraklarının dadanışını
Bu tornacılık mesleği amma da tuhafmış be tertip
Kalkmış aradan sanki kalfalık
Çırak pattadak atıyor kıyak bir hayata civan adımlarını
Asrın cevabı şöyle oldu
Üüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüü
Allah’a kaçtığın zaman intikam saati gelmiştir
Aldım mı ben şimdi ağzımın payını
Ne haddimmiş benim ıkına sıkına var kuvvetimle
O yüce mevkie
O işittirme katlarına tırmanmak asrın
Kim oluyormuşum ben ki şanıma düşsün
Anmak münasebetsizliğini çeşmi bülbülle kasrın
Ora pro nobis
Somos pocos los que dedicamos tiempo a la literatura
Bilen var mı kaç batın doğurmuş Havva anamız
Bizim ailemize yakışacak şey mi Nurten
Saçları müştemilâtta bahçıvana kırktırmak
Eve berber çağırtmak dururken
Salonumuz Yunanî Avrupaîliğimiz sütun
Beni kim bırakır kuzum kurtarayım
Kurtaramadığını Hamparsum’un
Bak biz failatün bile diyemezken elâlemin
Çın çın aleksandrin cıngılı
Yakınlarımızdaki yalılarda oturanların
Kaç tanesinin samiasında çiçekler açtırdı
Bakma sen şu besleme kılıklı kızı
Şu kaknem karıyı
Önce göze sosyetede sokup
Hemen arkasından gözüne kestirenlerin
Ne kadarı pespaye o kadarı yakışıklı
Vice versa
Mazurum merakımda ne zorum varsa
Çünkü verilen her cevabın devamında
Birdenbire höykürdü
Benliğim bedenim eşyam arabanın anahtarı oram buram
Gösteriverdim gördüğümü
Çatal sapanla vurup dağıttım kördüğümü
Aşktan ileri ne varsa apazladım
Ufka doğru buram buram heyecan macera ve intikam
Asrın hikmetinden midir artık bilmem
Bu tarza yakın bir cevabı beklemem
İşimi bir kalemde desen
Kara kalem bir çalışmayla bitiriyor
Berberlik sırası yine pirelere geliyor
Pire bir çırpıda Atina’yla birleşiyor
Ben yalınızlıkça benim
Allahım var diyenlerin
Millet serlevhası altında
Çalı çırpı toplayıp
Seferberlik boyunca
Müsveddeyi çekmeceden geçirip
Müsveddeyi gözden kaçırıp
Millî mücadeleden
Moderne oyukluk zarfında gönderdiği bir mektupken
Bizim hanede evli ve bekar bütün erkekler cephedeyken
Ramize halam
Aşk heyecan macera intikam

Bakındı şu işe bakındı hele
Bir Hollywood filmine
Mi mâl etti hayatımı benim ganimetle
Şehidin sorgucunu Pazar ayiniyle yağmayı
Bakıştıran enemeleme
Bana da bir isim takacak gel gör ki kararsız
Kuş cenneti mi desin cennet kuşu mu
Uç beyi mi desin uç uç köşeği mi
Köşek Lötüpirsinki
– Böyle kelimeler Türkçede yok
– Türkçe var mı ki
Cevap gelsin bekliyorum nedendir
Hep benim bir Türk olarak veya
Haydi sizin hatırınıza diyelim Türkî
Tek atlı bir kızaklata geçiyormuş sandırılan hayatım
Kebaptır da neden değil İskandinavyalınınki
Hayatım kebap ve ben hâlâ düşünürüm müfredata fiziğin
Dahil edildiğinde orta iki
Tuzsuz ve yağsız
Kimin aklına gelir patlamış mısır hava kararmadan
Hava kararınca da hovarda korkusundan
Adımları sıklaşan sıkıyı görünce susan
Cimcime erkek zurna dişi
Kalay isteyen kazanın kulpuna
Porselen demliğin nakışlarına tam
Dalmış gidiyorken
Artık Yoldaş Değiliz
Nidasıyla meşhur olan Macarların
Cilveli bir Amerikan propagandası
Bir Parizyen işvesiyle ihtilâle kalkışması
Gibi işler
Neden Macarlarla oluyor ve neden
Alman harbi sona erdikten hemen sonra
Habire yediriliyor bana happy end

Devlet sapasağlamken tarih ve millet sayrı
Lâf mı kaldı bir kaşık kaba nazik bir kazık yaba
Yardımıyla karıştırılmış pislikten gayrı
Gidinin tarihi Mikel Ancelo kasımından mülhem
Birikerek her mevzun vücuda ağır ağır gizli gizli
En olmayacak zamanda âniden geliveriyor
Geldiğiyle kalmayor yakınlık irkintisi içeren o kısır alacalık
Ayıpların en ayıbını herkesin ortasında gösteriyor
Carl Maria von Weber’e kızan Gabriel Fauré
Arayı kızıştıran Gioachino Rossini
Ruha emirler yağdırıyor karaborsacı tini
Asr önce aramızda kalsın
Dedi senin gibileri bu kadar
Çalçene bilmezdim
Sustur öyleyse dedi asr sonra ey Türk
Kalbi çırpındıran o buruk buyrukları
Bakınma alık alık
Topla cesaretini.

Yalnız lütfen kendi cesaretini topla başka cesaretlere karışma
Kendi cesaretini de başkasına toplatma
Koftur kulak asma asrın şu son eklediği
Kimin gözü bol keseden sana he demeklere keser
Kimde var göz sana mahsus cesareti görecek
Abalar altında zapt olunan senin bileğin
Yüreğin
Cıscıbıldak
Bunlarla git dört bucağı kollayabilirsen kolla
Çek çevir yola getir
Senindir mukavemet o senindir o senin
Hangi cehenneme dağıldıysa da
………………………………………….. …….
Düşün artık payına neler düştüğünü
Düşün düşün düşün
Hepiniz düşün
Sen de düş
Ün
Aman ha düşerek
Sevindirik durumlara göz yumma
Önce şu sana ait ufalanmış cesareti toplayacaksın
Geçtiğin bir yerlerde seçtiğin bir yerdedir
Bahçeye bak tezgahın altına satır aralarına
Adına doğumdan mushafın cilt kapağına
Kayıtlı ve telefonla ayırttığın cesareti
Dağa kaldırmış
Olamazlar ya

Kolaçan etmen gerekiyor bir yerleri
Cesaretini derdest etmek için mutlaka
Diyelim ki dolaşmadığın yer kalmadı
Etrafa dağılmış ne kadarsa topladın
Böylece kazandın bol bol cesaret.
Şimdi sormayacak mısın
Dört bir yanıma
Bunca yığılmış cesaret beni nereye sürükleyecek
İbret al bak da haline Mao’suz kalan Çin’in
Üryan pozdan puvan kazanmak varken
Cesur olmak niçin
Madem dünyayı heba etmeden geçilemez aşkın safına
Sen de komisyonunu saklı tut ve bahşiş verme
Hesabı ödet ey Türk asrın ervahına

Ameliyatı Ermeni dönmesi bir sünnetçi
Ettiğinden beri vaktimiz az
Mahallemizin turşucusu Hurşit’i ablacı
İşret apararak sıkıştırıyor araya derimizin rengini
Hep aradan kayıyor arayı hep kaydırıyor vaktimiz
Büyük bir sır peşinde koşmaktan vaktimiz ufalanıyor
Koşuyoruz peşinden o kocaman löpür löpür kalçalı sırrın
Tutuyoruz sırrı gaddar pençelerimizle
Sırtından ve göğsünden sımsıkı yakalıyor
Bilek gücüyle altımıza yatırıyoruz
Sır altımızda debeleniyor
Fakat çözülmüyor sır bizi bizim çataçat
Cengâverliğimizi tınmıyor bile
Seyirciler etkileniyor bundan
Çözdüğümüzle kalıyoruz uçkuru
Güneş battığıyla kalıyor ay geçtiğiyle
Batan güneşleri getiriyoruz geçen ayları sınıfa
Yerli malı haftasında
Bazı yerleri külle sıvanmiş olsa da olanlar
Roman kapatıldıktan perde çekildikten yemeğin
Altı kısıldıktan sonra oluyor
Mafsallar uyuşuyor eklemlerde bir çıtlama
Krepon kâğıtları vecizelerden nemleniyor
İşte hesap açık apaçık bakın bakalım kimmiş hırt
Doğar doğmaz ölüme maruz bırakıldığımız sır değilmiş işte
Her Allahın sabahı daha güneş doğmadan
Başlı başına doğurmamız gerekiyormuş kendimizi erkek ve dişi
Gökte güneş görünmeden göze görünmek gerekiyormuş
Burnunu arza sürtmek yazdırmak alnını kudrete
Hicrî milâdî vasatî ezanî rumî gregoryen
Ne çok rakam biliyor kim ise bize ayarlar veren
Bonjour mon cher Bye honey Merci
Mumun dibi ye’s saadet kumaşın tersi
Bilek cürm-i meşhut dümen tornistan erselik direksiyon
San sen uzatır sattığınca ömrü vitamin takviyesi
Ömür diyorsan eğer kefendeki kefenin sündürülmüşüne
Ey Türk dinle
Seni kırbaçlamadıkları her vakte bir işaret levhası düşüyor
Okuman var mı anlar mısın ikazdan
Yediğin kaldı mı aklında dün akşam
Anlar mısın kaç uyuz erkek köpeğin silkindiği
İrinli kaç yoz dişi köpeğin kızıştığı bir sokaktır geçsem dediğin
Zebercedi çatlattığın vâki mi
Sen değilsin atomu parçalayan koyun kopyalayan
Koş sırrın peşinde belâları bekletme koş koş koş
Hep ilk kez gerildiği gibi kalacak apışaran

Neyi bastırdıysan göğsüne
Göğsüne her sokuldukça büyüyen odur
Hümanizma lafzını ipsizler
Arasında dahi geçer akçe hükmüne bağlayan çim sahalar
Bastığın yerlerdeki lâkaydî müsavat
Fos çıkan koz ücretli emek
Sırtında şakladıkça bunlar sende
Tacidarlık zannı uyandıracak
Küfr nereni boş bıraktıysan orana sıkıştıracak
Bir demet gözünü morartanlardan
Eline jilet tutuşturanlardan bir avuç
Miras sana fuhuş bırakacak hatıra külliyatından
Kendine gel
Zaten hep böyle olmadı mı
Helâl süt emmişe unutturulmadı mı şarapnel
İmdadın müjdecisi demediler mi sana nev’i beşer
Toriçelli kaç günde tamamlamış deneyi
Teknofoblar kimlermiş meğer
Olana unutturdular
Çünkü ey Türk senden başkası yoktu kalan
Şarapnelle başbaşa
Seni orada gâvurların kasten bıraktığı sırada
Sarıklı hocalar fesi püsküllü
Muallimler kapatmalar ve aksak yamakları
Migrenli kısım şefleri sümen altı saman altı muavinler
Kethüdalar usta başları iş ve işçi bulma kurumu
Kalem efendileri daire âmirleri tabur komutanları
Bütün o cür’etkâr bütün o ödlek tanıdıkların
Senelik izindeydiler
Gün gelip
Musafahayı aşk etmeye
Bulutlara dalmanın zekatını vermeye yeltenen
Bir Âdem evlâdı çıkacak sanma
Başbaşasın
Başbaşasın 1914’ten beri şarapnelle
Dişiler ki doğurmamış
Ellenebilecek tarafları silme lokum
Erkekler ki
Arkalarını dönüp kıllı bakışlarıyla yavrularını yer
Horlarmış
Yer kabuğuyla oynarmış
Gibi yapacaklardır
Sen lime lime
Parçalara ayrıldığın
Sırada
Sır
Ada
Yat
Limanda
Kalk
Kaç taksit kalmış öğren hele
Senin dinlediğin hikâyeyi hepimiz duyduk
Yirmibirinci yüzyıldaymışız
Nesi varsa önceki yüzyılların
Ne olduysa önceki ilk yirmide
Çarpığız çarpık
Kırpığız kırpıntıyız her ucumuz
Lif tarazı perişanlık
Hısmımızın hasmımızın çoktan savrulmuş külü
Hayatımız yapış yapış bankaların menisiyle
Bastılar düğmesine söndü yıldız
Baksana düğmesi varmış arzın meğer
Şehvetle koparılan düğme değilmiş o
Kaça kaça iliklenen
Söndü yıldız düğmeye basılınca
Baksana sönen yıldız yakamıza yapıştı
Uçaklar hayırlısıyla insin derdindeyiz
Herkes bilsin
Ama hiç kimse anlamasın
Hazırlıksızlığa hazırlanalım
Azar işitmeden üstümüze damlatmadan
Tez zamanda lanete uğramaktansa
Elimizi çabuk tutup
Kendimiz lanet olalım
Biriksin de sayalım
Dürülsün naftalinlenerek halı
Emenip indirsen pazara ucuz
Uzağa saklarsan pahalı
Bazılarımız dul
Bazımız Belçikalı
Sana tavsiyem olsun
Mülkiyetle kira arasında
Bir adam boyu mesafe bırak
Güneş almıyor Bankalar Caddesi bak
Bak Çiçek Pasajı esta pasando
İlk arjantin biranın yanında turfanda badem
İğneyi at yere düşsün sıkıysa İstiklâl Caddesi bu
Su sızdırmaz posta geçen postacıyla mübaşirin arası
Müvezzi mi ¿Que cosa? Onunda mı kaşlarının karası.

(*) Bu ikimiz sarmaş dolaş
Taş olup birbirini bulamayan
Canını damlatıp burnundan necasete
Iztırap içinde doğuran.


*Bak Postacı Geliyor Dala Çık Devşir Kiraz, İsmet Özel – Şiir
Kaynak: ~
Gönderen: Samet Altun, (29.04.21, 22.18)